Ana Sayfa
Yöntek
Ulaş Bıçakcı

Seminerleri

Danışmalıkları

Kitapları

E-kitapları

Yazıları

Köşe Yazıları

Seçtikleri

Danışmanlık
Eğitim
TR>

Linkler

Bize Ulaşın

Arama

Arama

 
 

Başarının Olmayan Rotası
İş Yaşamında Kişisel Kalite ve Profesyonel Düşünce ve Davranış
(Genel tanıtım)

Genel Tanıtım [1]

İçindekiler (1/2) [2]

İçindekiler (2/2) [3]

Devam Etmek için Lütfen Tıklayın

>>

Arka sayfa

Bu kitap, bilimsel ve akademik bir eser değildir. Bu kitap, bir inceleme raporudur. İnceleyen, yazarı (Yönetim Danışmanı Ulaş Bıçakcı) ve incelenen, iş yaşamı ve iş insanları. Yönetim Danışmanlarına batıda, “Şirket Doktoru” benzetmesi yapılır. Bu kitapta bir Şirket Doktoru’nun iş yaşamına ilişkin teşhislerini ve teşhislerine ilişkin tavsiyelerini bulacaksınız. Bu kitabı okumayacaksınız. O, sizinle konuşacak; günlük lisan ile ve gerçek örneklerle. Bunun için iş yaşamında komple bir gezinti yapacaksınız.

Başarı konusunda hazırlop rotalara inanıyorsanız bu kitabı almayınız. Başarı için kişisel kalite ve profesyonellik düzeyinin en önemli unsurlar olduğuna ve rotasını insanın kendisinin çizmesi lazım geldiğine inanıyorsanız bu kitabı alınız.

Yönetim Danışmanı Ulaş Bıçakcı (48) en son, 10 yıla yakın bir süre STFA’da Organizasyon ve Sistem Müdürü olarak çalıştı. 1988 Yılında ayrılarak YÖNTEK Müşavirlik Ltd’yi kurdu. O zamandan beri şirketlere yönetim danışmanlığı ve insan kaynakları danışmanlığı yapıyor ve eğitimler veriyor. Şimdi şehir dışında yaşıyor, bir şeyler yazıyor ve ara sıra şehre inerek ekmek parasını çıkarabilmek için danışmanlığa ve eğitimlere devam ediyor.

Bıçakcı şöyle diyor: Başarının belli bir rotası, sırrı, 5-10 altın kuralı veya bir kaç püf noktası felan yoktur. Kimse kimseye başarıyı öğretemez. Onu, sen, kendin öğrenirsin ve sen, kendin gerçekleştirirsin.

 

Okuyuculardan bazıları

 

· İnsan kendi hayatını okuyormuş gibi oluyor.

· Bu kitabı sanki benim için yazmışsınız.

· Siz bu dünyada yaşamışsınız.

· Beni zenginleştirdiniz.

· Tekrar okuyacağım. Baş ucumda duruyor.

· Bazı olayları yaşadıkça dönüp dönüp okuyorum.

· Gerçek bir kitap.

· Kitabınızı okumadan önce bir ben vardı şimdi başka bir ben.

· Şirket adına alıp tüm yöneticilere dağıttık.

· “Bir bakıp vereyim” diye alanlardan geri almak için savaşlar veriyorum.

·Eşim işteki sıkıntılarının müthiş etkisi altındaydı. Kitabınızdan örnekler gösterdim. Gece okudu ve inanılmaz şekilde rahatladı.

· Bana bir uçak bileti borcunuz olacaktı. Kitaba öyle dalmışım ki, az daha uçağı kaçıracaktım.

· Teşekkür ettiğiniz herkese teşekkürler.

· Deniz yıldızı atmaya devamınızı diliyorum.

· İlk defa 97 yılında okudum. O günden bu yana kaç defa daha okuduğumu ve kaç kişiye okuttuğumu ise anımsamıyorum. Kitabın altı çizilmedik satırı kalmadı. Benden artık bir nevi kutsal kitap muamelesi görüyor.

 

Medyadan bazı alıntılar

 

Seynan Levnt, TRT 2, Akşama Doğru Programı

“Siz diyorsunuz ki, ‘Deniz yıldızı ile uğraşacak bilgeler aranıyor.’ Sizin bu kitabınızı okurlarsa eğer bence deniz yıldızı işi ile uğraşacak bilge olma yolunda bir adım atmış olacaklar. Çok hoş bir kitap. Yönetici olsun olmasın herkesin zevkle okuyacağı bir kitap.”

Sadık Gültekin, Kanal E, Hedef  Üniversite Programı

“Bu çok güzel kitabı okuyunuz, tavsiye ediyorum.”

Tules Evren, Flash TV, Kadınca Programı

“O kadar hoş bir dili var ki, sanki sizinle sohbet edermişcesine yazılmış.”

Şafak Pavey, Kent TV.

“Bu kitabı mutlaka okumalısınız.”

Sabah Gazetesi, İş Yaşamı Eki.

“Sayın Ulaş Bıçakcı’nın iş yaşamında değişimi örneklerle  yakalatmaya çalışan çabasını kutlamak istiyoruz. Biz Başarının Olmayan Rotası’ndan küçük bir alıntı yaptık. Siz bununla yetinmeyin, Sayın Ulaş Bıçakcı’nın bu önemli kitabını alın ve okuyun.”

Ayşe Önal, Milliyet Gazetesi.

“Artık ruhunuzu sükunete teslim edebilirsiniz. Adamın biri bir köye yerleşip - ki adı Ulaş Bıçakcı - başarının altın kurallarının bir kocaman piar yalanı olduğunu yazmış. Böylece başarılı insanlarla aranızdaki büyük uçurumun da zeka sorunlarınızdan kaynaklanmadığını anlamış bulunuyorsunuz.”

Hale Kayacan, Para Dergisi

“Okumuyor, sohbet ediyorsunuz. Yazarı karşınızda sohbet ederken buluyorsunuz.”

 

Bazı değişikliklerle yayınlanan ikinci baskıda kitabın 435 olan sayfa adedi 472'ye yükseldi. İkinci baskı değişik şekli ile şöyle bitiyor.

VEEE, SON! DENİZ YILDIZI İLE UĞRAŞACAK BİLGELER ARANIYOR.

Size iş yaşamının gerçek durumunu resmetmeye çalıştım. Başlangıçta, bireyler olarak ve şirketler olarak ve hatta toplum olarak önemli bir transformasyon geçirmemiz gerektiğini söylemiştim. Uzun ince bir yol. Bu yolu isterseniz deniz yıldızı hikayesindeki uçsuz bucaksız kumsala benzetelim. İş yaşamının uçsuz bucaksız sahili sorunlarla dolu. Hepsi, deniz yıldızı misali karaya vurmuş, ayan beyan gözlerimizin önünde. Sadece iş yaşamında değil özel yaşamda da bu böyle. Onlara bakıp bakıp düş kırıklığına uğruyor, üzülüyor, mutsuzlaşıyor, umutsuzlaşıyoruz.

Kimse demiyor ki, şunlarla uğraşalım. Acele acele, koşuştura koşuştura üzerlerinden atlayıp geçiveriyoruz. Düzen bu, sistem bu, kafa yapısı bu, uğraşsak da ne fark edecek ki, diye düşünüyoruz. İnsanları, şirketleri, toplumları nasıl değiştireceksin ki!

Ben uğraşıyorum, hem de tek tek. Ama görüyorum ki, her bir sorunu okyanusa gerisin geriye yolladığımda küçücük mutluluklar da olsa fark ediyor. Dinlediğim, anladığım, yardımcı olabildiğim, beni gören, beni duyan, beni izleyen bir sürü bilge kişi ertesi gün sahilde deniz yıldızı toplamaya çıkıyor benimle. Şimdi daha çok bilgenin yardımına ihtiyacım var. Onun için bu irice deniz yıldızını, bu kitabı fırlatıyorum okyanusa. Ne mi fark edecek? Minnacık mutluluklar, minnacık umutlar fark edecek. İşte bütün fark, işte koskocaman fark sadece bu. Bu farkı görebilen daha çok, çok daha çok bilge kişi ondan edinmek ve edindirmek için benimle gelecek yarın sahile ve başarıya daha çok yaklaşmak için deniz yıldızları ile uğraşmanın da bir yol olduğuna katılacak.

Cahit Sıtkı demiş ki;

Haydi Abbas, vakit tamam,
Akşam diyordun,
İşte oldu akşam.

Evet, oldu akşam. Bitti kitap. Daha yazasım var ama Günseli hanımla Kemal bey, “Tamam” diyorlar. Geçen gün Gelibolu’ya Bayraklı Dede’ye gittim. Kitabın bitmesi için adadığım bayrağı astım. Baktım ki, bende bir tuhaflık var. Huzurlu olmuşum. Sonra anladım ki, fark deniz yıldızı atmaktan ileri geliyor. Küçük de olsa bir şeyler yapmak da fark ediyormuş meğer. Daha da sonra baktım ki, benim için aslında çok şey fark etmiş. Umarım sizin için de fark edecek.

Engin okyanuslarda, uçsuz bucaksız kıyılarda ufacık, minicik bir ilan bu kitap. İlanda özetle şöyle yazıyor:

Deniz yıldızı işi ile uğraşacak bilge kişiler aranıyor.

Müracaat: Orada bir gün karşılaşmak üzere, yaşamın uçsuz bucaksız sahilleri!

İpek’e kitabı nasıl bitireceğimizi sormuştum. “Bilmiyorum” dedi. Kitabı son kez okuduktan sonra, az önce geçen, “İnsanların yasalarından çok tutkuları güçlüdür” lafının kendisini çok etkilediğini söyledi.

İnsanların yasalarından çok tutkuları güçlüdür.

Beni bir de, daha önce bir kaç kez bahsettiğim şu söz çok etkiliyor:

Türküleri yazanlar yasaları yazanlardan daha güçlüdür.

Ya da Arzu Kösemehmetoğlu’nun koyduğu şekliyle, “Türküleri yakanlar yasaları koyanlardan daha kuvvetlidir.”

Belki de bu iki söz aynı şeyi söylüyor, ne dersiniz? İnançlar, tutkular, duygular, hisler, sevgiler, hırslar, manevi değerler kısaca türkü diye, yangın diye özetlediğim şeyler mantık diye, us diye, akıl diye, ucuzlatılmış bilimsellik diye, teori diye, madde diye kısaca yasa diye, kural diye özetlediğim şeylerden daha güçlüdür. Ne dersiniz? Bu iki haykırış bunu demiyor mu sizce?

Size başarının altın kurallarını vermek yerine, size Ayşe Önal’ın deyimleri ile öğreti faşizmi’ne, öğretmen ideolojisinin ahkamkarlığına ve kalın kafalı rasyonellik ve ucuzlatılmış bilimselliğe kapılarak altın kurallar, yasalar önermek yerine türküler söylemeyi, zaman zaman destanlar anlatmayı yeğledim. Umarım güzel türküler söyleyip, güzel destanlar anlatıp kuralları koyanlardan daha etkili olmuşumdur. Umarım siz de yüreğinizde kendi kendinize, kendi türkülerinizi yakıp yasalarınızın, kurallarınızın, kara kaplı kitaplarınızın, aklınızın, us’unuzun, mantığınızın yaratamadığı tutkularınızı oluşturacak ve daha güçlü olacaksınız.

Susanna Tamaro diyor ki; “Yüreğinin götürdüğü yere git.”

Tutkularınızı bir yangın olarak yüreğinizde yakmanızı ve o yüreğiniz sizi nereye götürüyorsa oraya gitmenizi istiyorum. Kendi başarınızın rotasını kendinizin çizmesini, geleceğinize kendinizin sahip çıkmasını istiyorum.

İşte 472 sayfanın özeti bu.

Baş ucundaki umutlar, zenginlikler ve hazineleri taa uzaklarda arayan ve sonra serüveninden dönüp de onları ve sevgilisini hemen yanı başında bulan Paulo Coelho’nun Simyacı’sı gibi isterseniz serüvenlerinizi yaşayın, isterseniz baş ucunuzdakileri hemencecik fark edin. Ya da isterseniz benim kitaptaki önerilerime uyarak her ikisini de yapın. Ama mutlaka zaman zaman rüzgara yelken açın ve yüreğinizin sesini dinleyin.

Bizi bazen üzen, bazen strese sokan, bazen huzursuzluğa sürükleyen, bazen umutsuzluğa bile iten ama arada sırada da olsa kendimize benliğimizi hissettiren o yangın yüreğimizden hiç eksik olmasın. Mutlu, huzurlu, güvenli ve hırslı anlarımızın çoğalmasını istiyorum.

Güçlü, çok güçlü tutkular, türküler ve yürekler diliyorum herkese.

İşte 472 sayfanın özeti bu

Saygılarımla,
Ulaş BIÇAKCI

Devam Etmek için Lütfen Tıklayın

>>

Genel Tanıtım [1]

İçindekiler (1/2) [2]

İçindekiler (2/2) [3]

 
 
Copyright © 2006 Yontek.Com

Ana Sayfa | Yöntek | Ulaş Bıçakcı | Danışmanlık | Eğitim | İnsan Kaynakları | Bize Ulaşın