Ana Sayfa
Yöntek
Ulaş Bıçakcı

Seminerleri

Danışmalıkları

Kitapları

E-kitapları

Yazıları

Köşe Yazıları

Seçtikleri

Danışmanlık
Eğitim

Linkler

Bize Ulaşın

Arama

Ne iş olsa yaparım âbi.

 

Eskiden okumamış, eğitim ve kültür seviyesi düşük, nitelikleri yetersiz, işsiz-güçsüz insanlar iş ararken kendilerine nasıl bir iş istedikleri sorulduğunda böyle derlerdi: “Ne iş olsa yaparım âbi.” O nedenle, “ne iş olsa yaparım âbi” ifadesi aşağılayıcı bir ifade olarak kullanılagelmektedir. Örneğin meslek ve kariyerleri konusunda kendilerine açık-seçik hedef koymamış olanlar, okuduğu meslek dışında iş yapmaya razı olanlar, iş ararken seçici davranmayanlar, sorulduğunda ne tür bir iş istediği konusunda net ve kesin tavır koymayanlar, iş ve meslek değiştirenler bu ifade kullanılarak küçümsenmekte ve yadırganmaktadır.

Tüm dünya ekonomilerinde ve genel yaşam tarzlarında meydana gelen olanca değişimlere rağmen zihniyet hâlâ aynıdır. Üstelik şu ağır ve acımasız krizlerde bile insanlar bu zihniyetin anlaşılmaz bir biçimde etkisi altındadır.

Değişimler karşısında gerekli zihniyet değişimleri yapmayanların yaşam kaliteleri zarar görmektedir.

  • İnsanların eğitim aşamasında bile meslek ve hatta okul seçebilmeleri dahi olanak dışı kalmakta iken,

  • Diplomalıların bile büyük bir çoğunluğu diploma mesleklerinin dışındaki işlerde çalışırken,

  • Diplomalı olsun diplomasız olsun herkesin her an iş ve meslek değiştirme ile karşı karşıya kalma olasılığı alabildiğine yükselirken,

  • Diplomalı işsizlerinin sayısı diplomasız işsizlerin sayısından daha fazla artarken,

  • İstenen tür iş bulmak değil her hangi bir iş bulmak, özellikle şu kriz dönemlerinde ve krizlerin âdeta sürekli hale geldiği yeni ekonomilerde olağanüstü zorlaşırken,

  • Hatta, “Evde çoluk çocuk aç” ya da, “Boğazımıza kadar borçtayız, kredi kartı borçlarımız bizi yakacak” diye sızlanılırken,

  • Eskinin uzmanlık ve meslekte kariyer kavramı alabildiğine değişmekte iken,

  • Tüm dünyada ekonomiler, iş yaşamı, iş yapma, yönetim ve yapılanma biçimleri büyük bir transformasyon geçirmekte iken,

hâlâ bu zihniyetin anlamsızca yorumlanması insanların iş yaşamlarını engelliyor, sıkıntılarını arttırıyor, iç huzurlarını azaltıyor ve tabii ki, bunun sonucunda maddi ve mânevi yaşam kalitelerinde olumsuz etkiler yapıyor.

Hâlâ, “Ne iş olsa yaparım âbi mi yani Ulaş bey” diye bir soru geçiyorsa aklınızdan eğer, cevabım net bir evet’tir. Hele zor koşullar altında ve mecbur kalınması halinde cevabım daha kesin bir evet’tir. “Ne iş olsa” derken ahlak dışı işleri ve bazı özel durumları kastetmediğim elbette ki, açıktır.

Tabii, gönül ister ki, herkes en çok sevdiği, en çok para getiren, en prestijli işlerde çalışsın. Amaç bu olsun. Ama yaşam koşulları her zaman hatta çoğu zaman buna olanak tanımıyor artık. Üstelik prestijli ve en çok para getiren iş dediğiniz işler bile prestijli olmaktan, fazla para getirir olmaktan çıkabiliyor örneğin.

Olanaklar olmadığı zamanlarda elbette ki, depresyonlara girip töközlenmekten, aciz bir şekilde salya sümük ağlamaktan, işadamı isen işin kötüye gittikten sonra intiharlara kalkışmaktansa ne iş olsa yaparım âbi, alnımın akıyla.

Ancak insanlar olanak olsun olmasın iş seçimi konusunda hâlâ aşırı hassasiyet gösteriyorlar. Örneğin;

  • Daha önce çalıştığı pozisyondan aşağıda bir pozisyonda veya eskiden çalıştığı şirketlerden daha küçük şirketlerde çalışmayı tenzi-i rütbe, irtifa/prestij/kademe kaybı ya da, “attan inip eşeğe binmek” olarak algılamak,

  • Eskiden aldığı ücretten az ücretli işlere girmeyi değer kaybı veya aşağılayıcı görmek,

  • Yaptığı işten kamuoyunda prestiji yok diye utanmak ve bu tür işleri yapanları ayıplamak,

  • Verilen işleri ayrıntı sayılabilecek nedenlerle beğenmemek,

  • Alışageldiği işler dışında değişik en ufak bir iş karşısına çıktığında rahatsız olmak,

  • Hiyerarşik unvanlar peşinden koşmak ve o unvanları edinince işte ve toplumsal yaşamında havalara girmek,

  • İş değiştirmeye cesaret edememek ve iş değiştirenleri, “hiç bir yerde dikiş tutturamamış” diye yadırgamak,

  • Daha da evvelinden illa diploma alınan meslekte çalışma konusunda aşırı şartlanmak,

  • Şu meslek iyidir bu meslek kötüdür diye kesin ayırımlar yapmak,

aşırı hassasiyetlerden sadece bazılarıdır.

Geçti artık bu tür zihniyetlerin zamanı. Yaşam değişiyor. “Gidişat iyi mi, kötü mü” şeklindeki bir soru beni ilgilendirmiyor. Gidişatı ve değişimleri görmek ve ona göre adaptasyon kabiliyetimizi arttırmak ilgilendiriyor.  Durduramayacağınız rüzgâr karşısında onun yıkacağı ve altında kalacağınız bir duvar mı örersiniz yoksa ondan faydalanmanızı sağlayacak bir değirmen mi inşa edersiniz?

Yukarıda özelliklerini vermeye çalıştığım zihniyet, değişimler karşısında hem isteyerek hem de zorla değişecek. Bunu bir başka yazıda açarız.

Bu zihniyet örneğin, işportacılık, taksi şoförlüğü, ek part time iş, tezgahtarlık, ayakkabı boyacılığı, garsonluk ve seyyar satıcılık yapan fakülte mezunu, öğretmen, memur, üniversite öğrencisi gibi insanları, işini kaybedip aylarca, yıllarca iş bulamamış diğer insanları hayatlarını kazanmak ve daha iyi koşullara doğru koşmaktan gurur duymak yerine yaptıkları işten utanır hele getirmekte ayrıca toplumdaki değer yargıları altında ezilmelerine neden olmaktadır. Geçti artık alnının teri ile yaptığın işten utanmak ve öyle insanları ayıplamak, hor görmek ya da onlara acımak zamanı.

Burada değinmek istediğim bir başka konu, “Ne iş olsa yaparım âbi” zihniyetinin bir de çifte standart içerdiğidir. İnsanların bir çoğu biraz yükselip, kendi istedikleri yere gelip de komplekslerinden kurtulunca eskiden ne iş olsa yaptıklarını övüne övüne anlatmışlar hatta bu konuda basın yayın organlarında beyanatlar vermişlerdir. Bazı dergi ve gazetelerde böyle (“Vaktiyle şu işleri yaptılar” gibi) köşeler bile oluşmuştur. Ancak komplekslerden kurtuluncaya kadar yapılan bu işlerden eziklik duyulmuş, utanılmış hatta o dönemler gizlenmeye çalışılmıştır.

Hani eskiden demez miydik, “Limon satar yine para kazanırım” diye? Atasözümüz yok mudur, “Ekmeğini taştan çıkarmak” diye?

İş yaşamı kriz zamanları dışında bile mevcut yapısı ile adeta araç değil amaç haline gelmiştir. İşimizi yapıp, hem de beğenelim, beğenmeyelim en iyi şekilde yapıp özel yaşamımızı daha güzel yaşamak yerine işimizi özel yaşamımızı berbat edecek şekle sokmuş yaşam kalitemize ağır darbeler vurur hale getirmişiz.

Ben ne iş olsa yaparım âbi. Kalkarım altından, beceririm. Hele hele zorda ve mecbur kalırsam. Hem de işimi her halükarda başarıp kendimden gurur duymak ve saygı duyulan bir kişi olmak, istediğim işlere doğru rotamı çizebilmek ve de özel hayatımı aksatmamak,  onu daha güzel yaşamak için.

Toplumdaki böylesi ezici değer yargılarına iki sayfacıkla karşı çıkmak zor iş. Ben o riski göze alıyorum. Karar sizin...

 

11 Şubat 2002

Copyright © 2006 Yontek.Com

Ana Sayfa | Yöntek | Ulaş Bıçakcı | Danışmanlık | Eğitim | İnsan Kaynakları | Bize Ulaşın